Diyabet Nedir?
Diyabet, insülin sekresyonu (salınımı), insülin etkisi veya her ikisinde de bir bozukluk olması sonucu ortaya çıkan, kronik hiperglisemi ile karakterize edilen ve ömür boyu süren bir hastalıktır. Etiyolojisinde birden fazla faktörün rol oynadığı bu hastalık, tüm dünyada önemli bir sağlık sorunudur. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) verilerine göre, 2000’li yıllarda dünyada yaklaşık 275 milyon diyabet hastası bulunmaktayken, günümüzde bu sayı 380 milyonu aşmıştır. Türkiye’de ise diyabetin kamuya yıllık maliyetinin yaklaşık 20 milyar lirayı geçtiği tahmin edilmektedir.
Diyabetin Tarihçesi
Diyabet, antik çağlardan beri bilinen ve ciddi bir sağlık problemi olarak kabul edilen bir hastalıktır. Tarih boyunca birçok bilim insanı tarafından incelenmiş ve tanımlanmıştır.
Antik Çağda Diyabet
Şeker hastalığı ile ilgili en eski kayıtlar, M.Ö. 1550’li yıllarda yazılmış olan Ebers Papirüsü’nde bulunmuştur. Bu papirüste, çok idrara çıkma ile seyreden bir durumdan bahsedilmektedir. Hindular da Ayur Veda’da, bazı insanların idrarının karınca ve sinekleri çektiğini gözlemlemişlerdir. M.S. 5-6. yüzyılda Hintli doktorlar, şeker hastalarının idrarının tatlı olduğunu fark etmiş ve bu hastalığın iki formu olduğunu kaydetmişlerdir:
- Zayıf hastalar, kısa sürede hayatını kaybediyordu (Tip 1 Diyabet).
- Şişman ve daha yaşlı hastalar, daha uzun süre yaşayabiliyordu (Tip 2 Diyabet).
Diyabet Teriminin Ortaya Çıkışı
Milattan sonra 2. yüzyılda, Kapadokyalı Aretaeus, bu hastalığın vücuttaki dokuların eriyerek kana karışmasına neden olduğunu belirterek, “diabetes” (akıp gitme) terimini kullanmıştır.
Orta Çağ’da Diyabet Üzerine Çalışmalar
Orta Çağ’da, İbn-i Sina (980-1037), ünlü eseri El-Kanun fi’t-Tıb adlı kitabında diyabeti ayrıntılı şekilde tanımlamıştır. Diyabeti, aşırı iştah artışı, cinsel işlev bozuklukları ve idrarın tatlı olması şeklinde tarif etmiştir. Ayrıca, diabetes insipidus hastalığını eksiksiz bir şekilde tanımlayan ilk kişi olmuştur.
İbn-i Sina, diyabet tedavisinde acı bakla, çemen otu ve zerdeçal tohumu gibi bitkisel karışımlar kullanarak idrardaki glukoz seviyesinin düşmesini sağlamıştır.
Rönesans ve Modern Çağda Diyabet Araştırmaları
- yüzyılda İngiliz doktor Thomas Willis, şeker hastalarının idrarda tatlılık olduğunu tekrar keşfetmiştir. 18. yüzyılda ise Johann Peter Frank, diabetes mellitus ve diabetes insipidus hastalıklarını birbirinden ayırmıştır.
- yüzyılda Berlin’den Paul Langerhans (1847-1888), pankreastaki Langerhans adacıkları adı verilen hücreleri keşfetmiştir. Bu hücrelerin, insülin üretiminde önemli bir rol oynadığı daha sonra anlaşılmıştır.
Fransız fizyolog Claude Bernard (1813-1878) ise, karaciğerin şeker depolama görevini keşfederek glikojenin idrardaki şekere etkisini ortaya koymuştur.
20. Yüzyılda Diyabet Tedavisinde Devrim: İnsülinin Keşfi
Diyabet, 20. yüzyılın başlarına kadar ölümcül bir hastalık olarak kabul ediliyordu. Ancak 1921 yılında Toronto Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir araştırma, bu alanda devrim yaratmıştır. Frederick G. Banting (1891-1941), asistanı Charles H. Best (1899-1978), biyokimyacı James B. Collip (1892-1965) ve fizyolog J.J.R. Macleod (1876-1935) ortak çalışmaları sonucunda insülin hormonu izole edilmiştir.
Bu keşfin ardından, araştırmacılar pankreası çıkarılmış diyabetik köpeklere insülin enjekte etmiş ve kan şekerinin düştüğünü gözlemlemişlerdir. Böylece, insülin tedavisi ile diyabetin ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp kontrol altına alınabilir bir hale gelmesi sağlanmıştır.
İnsülin Nedir ve Nasıl Çalışır?
İnsülin, kan şekerini düzenleyen temel hormondur. İki disülfit bağıyla bağlı polipeptid zincirinden oluşan bu hormon, vücutta enerji metabolizmasını yönetir.
- İnsülinin Temel Görevleri:
- Kan şekerini düşürerek hücrelerin enerji ihtiyacını karşılar.
- Kas, yağ ve karaciğer hücrelerine glikoz girişini artırır.
- Glikozun glikojen olarak depolanmasını teşvik eder.
- Yağ yakımını azaltarak yağ depolarını korur.
İnsülin Salgılanmasının Düzenlenmesi
İnsülin salgılanması, glikoz seviyesine bağlı olarak iki mekanizma ile gerçekleşir:
- Glukoz reseptör aktivasyonu: Glukoz, pankreastaki beta hücrelerine bağlanarak insülin salgısını tetikler. Bu süreçte hücre içine kalsiyum (Ca²⁺) girişi artar ve insülin salınır.
- Hücre içi metabolik yollar: Glikozun hücre içinde metabolize edilmesiyle insülin salgılanması hızlanır.
İnsülinin Vücuttaki Etkileri
İnsülin, vücutta hücre yüzeyindeki glikoprotein reseptörlerine bağlanarak etkisini gösterir. Kas ve yağ hücrelerinde glikoz taşıyıcılarını (GLUT) artırarak kan şekerinin düşmesini sağlar.
Ayrıca insülin, metabolizmayı düzenleyen önemli bir anabolik hormon olup, glukozun hücre içine girişini hızlandırarak enerji depolanmasını artırır.
Diyabet Türleri ve Belirtileri
Diyabet, insülin hormonunun eksikliği veya etkisizliği nedeniyle ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. Temel olarak Tip 1 Diyabet ve Tip 2 Diyabet olmak üzere iki ana türe ayrılır. Her iki diyabet türü de farklı mekanizmalarla gelişir ve farklı belirtiler gösterir.
Tip 1 Diyabet Nedir?
Tip 1 diyabet, genellikle çocukluk ve gençlik döneminde ortaya çıkan, hızlı ilerleyen ve otoimmün bir hastalık olarak tanımlanan diyabet türüdür. Pankreastaki beta hücreleri tahrip olduğu için vücut insülin üretemez. Bu nedenle hastalar yaşam boyu insülin kullanmak zorundadır.
Tip 1 Diyabetin Belirtileri
Tip 1 diyabetin belirtileri genellikle ani ve hızlı bir şekilde ortaya çıkar:
✅ Aşırı susama ve su içme
✅ Sık idrara çıkma
✅ Ani kilo kaybı
✅ Aşırı açlık hissi
✅ Sürekli yorgunluk ve halsizlik
Bu belirtiler fark edildiğinde acilen doktora başvurulmalıdır.
Tip 1 Diyabetin Nedenleri
Tip 1 diyabetin ortaya çıkmasında genetik yatkınlık, otoimmünite, çevresel faktörler ve D vitamini eksikliği gibi çeşitli faktörler rol oynar.
1. Genetik Yatkınlık
- Kuzey Avrupa kökenlilerde daha yaygın görülür.
- Afrika kökenliler, Amerikan yerlileri ve Asya ırkında nadirdir.
- Aile geçmişinde diyabet öyküsü olan bireylerde risk artar.
2. Otoimmünite
- Vücudun bağışıklık sistemi, beta hücrelerine saldırarak onları yok eder.
- Beta hücrelerini hedef alan otoantikorlar, hastalığın ilerlemesine neden olur.
- Tip 1 diyabetli bireylerin bazı akrabalarında otoantikorlar saptanabilir.
3. Çevresel Faktörler
- Viral enfeksiyonlar, beta hücrelerini hedef alan bağışıklık tepkisini tetikleyebilir.
- Kimyasal toksinler, pankreas hücrelerine zarar vererek insülin üretimini durdurabilir.
- İnek sütü ve tütsülenmiş et tüketimi, bazı bireylerde otoimmün reaksiyonları tetikleyebilir.
4. D Vitamini Eksikliği
- Erken yaşlarda yetersiz D vitamini alımı, bağışıklık sistemini zayıflatarak diyabet riskini artırabilir.
Tip 1 Diyabetin Gelişim Aşamaları
- Genetik yatkınlık oluşur.
- Otoimmün reaksiyon başlar.
- Beta hücreleri yavaş yavaş tahrip olmaya başlar.
- İlk faz insülin salgısı zayıflar.
- Belirgin diyabet belirtileri ortaya çıkar.
- Tam diyabet dönemi başlar ve insülin tedavisi gereklidir.
Tip 2 Diyabet Nedir?
Tip 2 diyabet, en yaygın diyabet türüdür ve genellikle 40 yaş üstünde görülse de gençlerde de ortaya çıkabilir. Bu hastalıkta pankreas insülin üretmeye devam eder, ancak vücut insülini etkili bir şekilde kullanamaz (insülin direnci oluşur).
Tip 2 Diyabetin Belirtileri
✔ Sürekli yorgunluk hissi
✔ Sık enfeksiyon geçirme
✔ Yaraların geç iyileşmesi
✔ Ciltte kuruluk ve kaşıntı
✔ Sık idrara çıkma
✔ Bulanık görme
✔ Eller ve ayaklarda uyuşma veya karıncalanma
✔ Ağız kuruluğu ve aşırı susama
Belirtiler yavaş ilerlediği için birçok kişi diyabet hastası olduğunu fark etmeden yıllarca yaşamını sürdürebilir.
Tip 2 Diyabetin Nedenleri ve Risk Faktörleri
Tip 2 diyabetin gelişiminde genetik faktörler ve yaşam tarzı büyük rol oynar.
Tip 2 Diyabetin Temel Nedenleri
✅ İnsülin Direnci: Hücreler insüline duyarsız hale gelir, bu nedenle glikoz hücrelere giremez.
✅ Pankreas Beta Hücresi Bozukluğu: Beta hücreleri insülin salgılama yetisini kaybeder.
✅ Karaciğerde Aşırı Glikoz Üretimi: Karaciğer, gereğinden fazla glikoz üreterek kan şekerini yükseltir.
Tip 2 Diyabet İçin Risk Faktörleri
- 40 yaş ve üzeri olmak
- Fazla kilolu veya obez olmak
- Ailede diyabet öyküsü bulunması
- Hamilelikte diyabet (Gestasyonel Diyabet) geçmişi
- 4,5 kg üzeri bebek doğurmuş olmak
- Hipertansiyon (yüksek tansiyon) sahibi olmak
- Stres ve korku gibi ani travmalar
Eğer aile bireylerinizde bu risk faktörlerinden en az ikisi bulunuyorsa, diyabet testi yaptırmanız önerilir (Açlık Kan Şekeri – AKŞ, Oral Glukoz Tolerans Testi – OGTT).
Tip 2 Diyabetin Patogenezi (Gelişimi)
Tip 2 diyabet, genellikle birden fazla faktörün birleşmesiyle oluşur.
- Genetik Faktörler
- Tek yumurta ikizlerinde %80,
- Çift yumurta ikizlerinde %20 oranında görülür.
- Temel Bozukluklar:
- İnsülin Salınımının Düzensizliği → Pankreas, insülin üretiminde düzensizlik yaşar.
- İnsülin Direnci → Kas, yağ ve karaciğer hücreleri insüline karşı duyarsız hale gelir.
Diyabet, yaşam boyu yönetilmesi gereken bir hastalıktır. Erken teşhis ve doğru tedavi, komplikasyonları önleyerek yaşam kalitesini artırır.
Tip 1 Diyabet hastaları insülin tedavisine ihtiyaç duyarken, Tip 2 Diyabet hastaları genellikle yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlarla kan şekerlerini kontrol edebilirler.
Tip 1 Diyabet ve Tip 2 Diyabet Karşılaştırması
Özellik | Tip 1 Diyabet | Tip 2 Diyabet |
---|---|---|
Başlangıç Yaşı | Genellikle 20 yaş altı | Genellikle 40 yaş üstü |
Kilo Durumu | Normal kilolu | Çoğu zaman şişman |
Kan İnsülin Düzeyi | Azalmış | Normal veya artmış olabilir |
Ketoasidoz | Sık görülür | Nadir görülür |
Genetik Yatkınlık | Orta derecede | Yüksek |
İnsülin Tedavisi | Gerekli | Çoğu zaman gerekmez |
Prediyabet (Gizli Şeker) Nedir?
Prediyabet, bireyin kan şekeri seviyelerinin normalin üstünde, ancak diyabet teşhisi konacak kadar yüksek olmadığı bir dönemdir. Bu durum, diyabetin erken uyarı sinyali olarak görülmektedir.
- Türkiye’de yaklaşık 55 milyon kişinin prediyabetik olduğu düşünülmektedir.
- Önlem alınmazsa, Tip 2 diyabete dönüşebilir.
MODY Diyabet (Maturity Onset Diabetes of the Young)
MODY diyabet, genetik bir bozukluktan kaynaklanan nadir bir diyabet türüdür.
- 25 yaş altı bireylerde görülür.
- Kilo normaldir ve hiperglisemi hafiftir.
- Genetik bir mutasyon sonucu ortaya çıkar.
Gestasyonel (Gebelik) Diyabet Nedir?
Gestasyonel diyabet, hamilelik sırasında gelişen geçici bir diyabet türüdür.
- Hamilelikten sonra düzelebilir, ancak sonraki gebeliklerde tekrar ortaya çıkabilir.
- Gebelik esnasında kilo artışı 20 kg’dan fazla olan kadınlarda gestasyonel diyabet riski yüksektir.
- Gestasyonel diyabet geçiren kadınların %80’i ilerleyen yaşlarda Tip 2 diyabet riski taşır.
Diyabetin Teşhisi ve Testleri
Açlık Kan Şekeri (AKŞ) Testi
- 100 mg/dl altı: Normal
- 100-126 mg/dl: Prediyabet
- 126 mg/dl üstü: Diyabet
OGTT (Oral Glukoz Tolerans Testi)
75 gram glikoz içeren sıvı içirilerek, 2 saat sonra ölçülen kan şekeri seviyesi değerlendirilir.
- 200 mg/dl üstü: Diyabet teşhisi konulur.
HbA1c (Glikozillenmiş Hemoglobin) Testi
HbA1c testi, son 2-3 aylık kan şekeri seviyelerinin ortalamasını ölçer.
- %5.7 altı → Normal
- %5.7 – %6.4 → Prediyabet
- %6.5 ve üzeri → Diyabet
Diyabetin Komplikasyonları
Diyabetin uzun vadeli komplikasyonları ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
A) Akut Komplikasyonlar
- Hipoglisemi (Kan Şekerinin Düşmesi)
- Diyabetik Ketoasidoz (Tip 1 Diyabet İçin Tehlikeli)
- Hiperozmolar Non-Ketotik Hiperglisemi (Tip 2 Diyabet İçin Tehlikeli)
B) Kronik Komplikasyonlar
Diyabet, uzun vadede makrovasküler ve mikrovasküler komplikasyonlara neden olabilir.
Makrovasküler Komplikasyonlar
- Koroner Arter Hastalığı
- Serebrovasküler Hastalık (Felç Riski)
- Periferik Damar Hastalığı
- Diyabetik Ayak
Mikrovasküler Komplikasyonlar
- Diyabetik Retinopati (Göz Problemleri ve Körlük Riski)
- Diyabetik Nefropati (Böbrek Yetmezliği Riski)
- Diyabetik Nöropati (Sinir Hasarı ve Ağrılar)
Diyabetik Retinopati: Göz Sağlığını Tehdit Eden Hastalık
Diyabetik retinopati, diyabetin neden olduğu göz hastalıklarından biridir ve zamanında tedavi edilmezse körlüğe yol açabilir.
- Diyabet süresi uzadıkça retinopati riski artar.
- Diyabetli bireylerin %85’inde retinopati görülmektedir.
Retinopati Türleri
- Basit Tip Diyabetik Retinopati → Kılcal damar genişlemeleri, kanamalar ve düzensiz ven yapısı ile karakterizedir.
- Proliferatif Tip Diyabetik Retinopati → Yeni damar oluşumları ve göz içi kanamalarıyla ilerler, körlükle sonuçlanabilir.
Diyabet, kontrol altına alınmadığında ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek kronik bir hastalıktır. Sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve doktor kontrolleri ile diyabetin olumsuz etkilerinden korunmak mümkündür. Diyabet riski taşıyan bireylerin düzenli olarak kan şekeri ölçümleri yaptırması büyük önem taşımaktadır.
Diyabetik Nöropati Nedir?
Diyabetik nöropati, diyabet hastalarında en sık görülen nöropati türüdür. Diyabetli bireylerin %25-30’unda bu rahatsızlık gelişir ve hastalığın 15 yılını dolduranların %50’den fazlasında görülür.
Kimler Risk Altında?
- Erkekler
- Uzun boylu bireyler
- Alkol kullananlar
Diyabet dışında B12 vitamini eksikliği, ağır metaller ve bazı enfeksiyonlar (lepra, HCV gibi) da nöropatiye sebebiyet verebilir.
Diyabetik Nöropati Türleri
- Distal Simetrik Polinöropati
- Mononöropati
- Otonomik Nöropati
1. Distal Simetrik Polinöropati
Diyabetik nöropatinin en yaygın türüdür. Erken evre belirtileri şunlardır:
✅ Vibrasyon, ağrı ve ısı duyusu kaybı
✅ “Pamuk yün üzerinde yürüme” hissi kaybı
✅ Uyuşma, karıncalanma ve elektrik çarpması hissi
✅ Karanlıkta yürürken denge kaybı
İlerleyen vakalarda sinir liflerinin ölmesi nedeniyle ağrılar azalsa da geri dönüşü olmayan hasarlar meydana gelir.
Tedavi Yöntemleri:
- Alfa lipoik asit ve gama lipoik asit takviyeleri
- Antidepresanlar ve ağrı kesiciler
2. Diyabetik Mononöropati
Hızlı başlayan ve şiddetli ağrıya yol açan bir nöropati türüdür.
- Sinir kökleri ve gruplarını etkiler.
- Çömelip kalkarken zorluk yaşanır.
3. Otonomik Nöropati
Semptomatik veya asemptomatik olabilir ve şu sistemlerde bozukluklara yol açar:
- Kardiyovasküler sistem (kan basıncı düzensizlikleri)
- Sindirim sistemi (mide ve bağırsak sorunları)
- Ürogenital sistem (idrar ve cinsel işlev bozuklukları)
Bu nöropati türü yavaş gelişir ancak ölümcül riskler taşıyabilir.
Diyabetik Nefropati Nedir?
Diyabetik nefropati, son dönem böbrek yetmezliğinin en yaygın sebebidir.
Kimler Risk Altında?
- Tip 2 diyabetli hastaların %50-60’ı bu komplikasyonla karşılaşır.
- Diyaliz tedavisi gören hastaların 1/3’ü diyabet kaynaklı böbrek yetmezliği yaşar.
- Tip 1 diyabetli bireylerin %30-40’ında gelişir ve 10 yıl içinde böbrek yetmezliğiyle sonuçlanabilir.
Patolojik Bozukluklar:
- Glomerüler bazal membran kalınlaşması
- Böbrek hacminde artış
Diyabetik Nefropatinin 5 Evresi
1️⃣ Nefromegali → Böbreklerde büyüme, hiperfiltrasyon gözlenir.
2️⃣ Sessiz Safha → Glomerüler filtrasyon hızı azalır, bazal membran kalınlaşması başlar.
3️⃣ Mikroalbüminüri → Diyabetin 6-15. yılları arasında görülür, idrarla protein atımı başlar.
4️⃣ Makroalbüminüri → İdrarla atılan albümin miktarı artar, hipertansiyon gelişebilir.
5️⃣ Böbrek Yetmezliği → Üre ve kreatin seviyeleri yükselir, diyaliz veya nakil gereklidir.
Diyabetik Nefropati Tedavi Yöntemleri
✔️ Hemodiyaliz
✔️ Periton diyalizi (en kullanışlı yöntem)
✔️ Böbrek nakli
Diyabetik Ayak Sendromu
Diyabet, ayakta ciddi enfeksiyonlara ve sakatlıklara yol açabilir.
Korunma Yöntemleri:
✅ Günlük ayak kontrolü (yara, çatlak kontrolü)
✅ Düzenli ayak bakımı ve tırnakların dikkatli kesilmesi
✅ Ayağa uygun ortopedik ayakkabı seçimi
✅ Düzenli egzersizle ayak ve bacak kaslarını güçlendirme
Diyabetes Mellitus Tedavisi
Tedavi Amaçları
- Kan şekeri seviyesinin dengelenmesi
- Diyabetin komplikasyonlarını önlemek
- Normal büyüme ve gelişmeyi desteklemek
- Hastaların sosyal yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak
Temel Tedavi Prensipleri
1️⃣ İnsülin tedavisi veya oral antidiyabetik ilaçlar
2️⃣ Diyet tedavisi ile optimal enerji yönetimi
3️⃣ Egzersiz ve fiziksel aktivite ile enerji sarfiyatı
İnsülin Türleri ve Etki Süreleri
İnsülin Türü | Başlama Süresi | Etki Süresi |
---|---|---|
Hızlı Etkili | 5-15 dk | 3 saat |
Kısa Etkili | 30-60 dk | 4-6 saat |
Orta Etkili | 1-4 saat | 12-16 saat |
Uzun Etkili | 1 saat | 24 saat |
📌 İnsülin enjeksiyon bölgeleri:
- Karın bölgesi (en hızlı emilim)
- Kolun üst kısmı, uyluk ve kalça bölgesi
Oral Antidiyabetik İlaçlar (OAD)
İlaç Grubu | İlaçlar | Etki Mekanizması | Dikkat Edilecekler |
---|---|---|---|
Sülfonilüreler | Amaryl, Glimax, Diamicron | İnsülin salınımını artırır | Yemekten önce alınmalı, hipoglisemiye dikkat edilmeli |
Biguanidler (Metformin) | Glucophage, Gliformin | Karaciğerden glikoz üretimini baskılar | Yemekle alınmalı, kreatinin seviyesi kontrol edilmeli |
Meglitinidler | Starlix, Novanorm | Yemek sonrası insülin salgısını artırır | Yemekten hemen önce alınmalı |
Alfa Glukozidaz İnhibitörleri | Akarboz, Glucobay | Bağırsakta glikoz emilimini azaltır | Yemek sırasında alınmalı |
Deneysel Diyabet Modelleri ve Diyabetten Korunma Yöntemleri
Diyabet, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen kronik bir hastalıktır. Bilim insanları, diyabetin mekanizmalarını anlamak ve yeni tedavi yöntemleri geliştirmek amacıyla çeşitli deneysel diyabet modelleri kullanmaktadır. Bu modellerde, belirli kimyasal ajanlar kullanılarak hayvanlarda diyabet oluşturulmaktadır.
Deneysel Diyabet Modelleri
Deneysel diyabet modellerinde alloksan ve streptozotocin (STZ) gibi kimyasal ajanlar kullanılır. Bu ajanlar, pankreastaki Langerhans adacıklarında bulunan beta hücrelerini tahrip ederek hipoinsülinemik ve hiperglisemik etkiler oluşturur. Bu sayede deney hayvanlarında diyabet simüle edilebilir.
1. Alloksan ile Diyabet Modeli
Alloksan, insüline bağımlı diyabeti (Tip 1 diyabet) tetiklemek için yaygın olarak kullanılan bir kimyasaldır. Bu ajan, reaktif oksijen türlerinin (ROS) oluşumunu artırarak pankreatik beta hücrelerinin hızlı bir şekilde tahrip olmasına neden olur.
- Deneysel kullanım:
- Aç bırakılmış ratlara (12 saatlik açlık sonrası) 150 mg/kg dozunda alloksan uygulanması yaygın bir yöntemdir.
- Bu işlem sonucunda, kan şekeri seviyelerinde belirgin bir artış gözlenir ve Tip 1 diyabet modeli oluşturulmuş olur.
2. Streptozotocin (STZ) ile Diyabet Modeli
Streptozotocin, 1950 yılında Streptomyces achromogenes mantarından izole edilmiştir. Nitrozüre grubu taşıyan alkilleyici bir kemoterapötik madde olup, DNA’ya zarar vererek hücre ölümüne neden olur.
- Uzun vadeli etkileri:
- Karaciğer ve böbrek tümörlerinin oluşumuna yol açabilir.
- DNA alkilleyici etkisi nedeniyle pankreas beta hücrelerini hedef alır.
- Deneysel kullanım:
- pH 4.5’te 0.1 mol sitrat tamponunda çözülerek ratlara intraperitoneal (i.p.) olarak 50-55 mg/kg dozunda uygulanabilir.
3. Ferrik Nitrilotriasetat ile Diyabet Modeli
Bu bileşik, tavşanlar ve sıçanlara uygulandıktan yaklaşık 60 gün sonra diyabetin gelişmesine neden olmaktadır. Bu model, diyabetin uzun vadeli etkilerini araştırmak için kullanılmaktadır.
Diyabet Tanısı Nasıl Konulur?
Diyabetin tanısı, kan şekeri seviyeleri ölçülerek konur. Aşağıdaki kriterlerden biri sağlandığında diyabet tanısı koyulabilir:
✅ Açlık Kan Şekeri: > 115 mg/dl
✅ Rastgele Kan Şekeri: > 200 mg/dl
✅ OGTT (Oral Glukoz Tolerans Testi) 2. Saat Kan Şekeri: > 200 mg/dl
Hamilelikte Diyabet Taraması:
- Tüm gebelere 24-28. haftalar arasında 50 gr glukozla glukoz tarama testi yapılmalıdır.
- Ancak, bazı bilim insanları bu testin gerekliliği konusunda farklı görüşler belirtmiştir.
Diyabetten Korunma Yöntemleri
Diyabet riskini azaltmak için aşağıdaki önlemler alınmalıdır:
1. Düzenli Egzersiz Yapın
- Günde 40 dakika yürüyüş, kan şekerini yaklaşık 20 birim düşürmektedir.
- Fiziksel aktivite, insülin duyarlılığını artırır ve kilo kontrolüne yardımcı olur.
2. Sağlıklı Beslenme Alışkanlığı Edinin
- Şeker ve rafine karbonhidrat tüketimini azaltın.
- Lif açısından zengin besinler tüketin.
- Düşük glisemik indeksli yiyecekleri tercih edin.
3. Sigara Kullanımını Bırakın
- Sigara, insülin direncini artırarak Tip 2 diyabet riskini yükseltir.
4. Kan Basıncınızı Kontrol Altında Tutun
- Hipertansiyon, diyabet ile birlikte ciddi komplikasyonlara yol açabilir.
- Tuz tüketimini sınırlayarak ve düzenli egzersiz yaparak kan basıncınızı kontrol altında tutabilirsiniz.
5. İdeal Kilonuzu Koruyun
- Fazla kilo, insülin direncini artırır ve diyabet riskini yükseltir.
- Normal kiloya inmek ve bunu korumak, diyabetten korunmada kritik rol oynar.
6. D Vitamini Seviyenizi Kontrol Edin
- D vitamini eksikliği, insülin üretimini olumsuz etkileyebilir.
- Güneş ışığı almak ve gerekli durumlarda takviye kullanmak faydalı olabilir.
Şeker Hastalığı Dilde Uyuşma Yapar mı?
Diyabet, uzun vadede sinir hasarına yol açabilen bir hastalıktır. Bu sinir hasarı, periferik nöropati olarak bilinir ve genellikle ellerde ve ayaklarda hissedilir. Ancak bazı durumlarda, ağız ve dil bölgesinde de uyuşma veya karıncalanma gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Bu tür semptomlar yaşayan diyabet hastalarının, kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutmaları ve düzenli olarak sağlık profesyonellerine danışmaları önemlidir.
Şeker Hastaları Yaz Mevsiminde Nelere Dikkat Etmelidir?
Yaz mevsimi, yüksek sıcaklıklar ve nem oranlarıyla diyabet hastaları için bazı zorluklar oluşturabilir. Şeker hastaları, yaz aylarında aşağıdaki noktalara dikkat etmelidir:
- Hidrasyon: Yeterli miktarda su tüketimi, vücudun sıvı dengesini korumak için kritiktir. Susuz kalmak, kan şekeri seviyelerinin yükselmesine neden olabilir.
- İlaç ve İnsülin Saklama: Yüksek sıcaklıklar, diyabet ilaçlarının ve insülinin etkinliğini azaltabilir. Bu nedenle, ilaçların serin ve kuru bir yerde saklanması önemlidir.
- Egzersiz: Fiziksel aktiviteleri sabah erken saatlerde veya akşam geç saatlerde, daha serin zaman dilimlerinde yapmak, aşırı ısınmayı önlemek için faydalıdır.
- Kan Şekeri Takibi: Sıcak havalarda kan şekeri seviyeleri dalgalanabilir. Düzenli olarak kan şekeri ölçümü yapmak, olası dalgalanmaları kontrol altında tutmak için gereklidir.
Şeker Hastaları Kış Mevsiminde Nelere Dikkat Etmelidir?
Kış mevsimi, soğuk hava koşulları ve artan enfeksiyon riski nedeniyle diyabet hastaları için farklı zorluklar sunar. Şeker hastaları, kış aylarında şu noktalara dikkat etmelidir:
- Soğuk Hava Koruması: Soğuk hava, kan damarlarını daraltarak kan dolaşımını etkileyebilir. Sıcak tutan giysiler giymek ve özellikle el ve ayakları soğuktan korumak önemlidir.
- Enfeksiyon Riski: Kış aylarında grip ve soğuk algınlığı gibi enfeksiyonlar daha yaygındır. Diyabet hastaları, bağışıklık sistemlerini desteklemek için dengeli beslenmeli ve gerekirse aşılarını güncellemelidir.
- Fiziksel Aktivite: Soğuk hava nedeniyle dışarıda egzersiz yapmak zorlaşabilir. Ev içinde yapılabilecek egzersiz rutinleri oluşturmak, fiziksel aktivitenin devamlılığı için faydalıdır.
- Cilt Bakımı: Soğuk hava, cildin kurumasına ve çatlamasına neden olabilir. Nemlendirici kremler kullanarak cilt sağlığını korumak önemlidir.
Şeker Hastalarında Ayak Bakımında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdir?
Diyabet, sinir hasarı ve dolaşım problemleri nedeniyle ayaklarda çeşitli sorunlara yol açabilir. Şeker hastaları, ayak bakımı konusunda aşağıdaki hususlara dikkat etmelidir:
- Günlük Kontrol: Ayaklar her gün kesik, yara, kızarıklık veya şişlik açısından kontrol edilmelidir.
- Temizlik ve Nemlendirme: Ayaklar her gün ılık su ve sabunla yıkanmalı, iyice kurulanmalı ve nemlendirici krem uygulanmalıdır. Parmak araları kuru bırakılmalıdır.
- Tırnak Bakımı: Tırnaklar düz kesilmeli ve çok kısa olmamalıdır. Tırnak kesimi sırasında dikkatli olunmalı, gerekirse bir uzmandan yardım alınmalıdır.
- Uygun Ayakkabı Seçimi: Ayak yapısına uygun, rahat ve koruyucu ayakkabılar tercih edilmelidir. Yeni ayakkabılar kademeli olarak giyilmeli ve ayaklarda tahrişe neden olup olmadığı kontrol edilmelidir.
- Düzenli Uzman Kontrolü: Ayak sağlığı konusunda düzenli olarak bir podiatrist veya ilgili sağlık profesyoneline danışmak, olası sorunların erken tespiti ve tedavisi için önemlidir.
Obezite ve Diyabet Arasındaki İlişki Nedir?
Obezite, vücutta aşırı yağ birikimi olarak tanımlanır ve tip 2 diyabet gelişiminde önemli bir risk faktörüdür. Aşırı kilo, vücudun insüline karşı direnç geliştirmesine neden olabilir, bu da kan şekeri seviyelerinin yükselmesine yol açar. Obezite ve diyabet arasındaki ilişki şu şekildedir:
- İnsülin Direnci: Aşırı yağ dokusu, insülinin etkisini azaltarak kan şekeri seviyelerinin kontrolünü zorlaştırır.
- Enflamasyon: Obezite, kronik enflamasyona yol açarak pankreasın insülin üretme kapasitesini olumsuz etkileyebilir.
- Yaşam Tarzı Faktörleri: Obezite genellikle hareketsiz yaşam tarzı ve sağlıksız beslenme alışkanlıklarıyla ilişkilidir, bu da diyabet riskini artırır.
Kilo kaybı, insülin duyarlılığını artırabilir ve diyabet riskini azaltabilir. Dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite, hem obeziteyi kontrol etmek hem de diyabetten korunmak için temel stratejilerdir.
Şeker Hastalığı Bulaşıcı mıdır?
Şeker hastalığı, bulaşıcı bir hastalık değildir. Diyabet, genetik yatkınlık, yaşam tarzı faktörleri ve bazı çevresel etkenlerin birleşimiyle ortaya çıkar. Kişiden kişiye temas, hava yoluyla veya başka bir yolla
Şeker Hastalığında İlaçsız Tedavi Mümkün mü?
Şeker hastalığı, yani tıbbi adıyla diyabet, kan şekeri seviyelerinin normal aralığın üzerine çıkmasıyla ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. Diyabet tedavisinde en yaygın yöntem ilaç kullanımıdır, ancak bazı durumlarda ilaçsız tedavi ile hastalığın kontrol altına alınması mümkündür. Özellikle tip 2 diyabet, yaşam tarzı değişiklikleri ile büyük oranda yönetilebilir.
İlaçsız Diyabet Yönetimi Mümkün mü?
İlaçsız tedavi, çoğunlukla erken evre tip 2 diyabet veya prediyabet (kan şekerinin diyabet seviyesine ulaşmadan önceki aşaması) olan bireylerde uygulanabilir. İlaçsız diyabet yönetimi için aşağıdaki yöntemler oldukça etkilidir:
1. Sağlıklı Beslenme
- Şeker ve rafine karbonhidrat tüketimini azaltmak, kan şekerinin dengelenmesine yardımcı olur.
- Lif açısından zengin besinler (sebzeler, tam tahıllar, baklagiller) sindirimi yavaşlatarak kan şekerinin aniden yükselmesini önler.
- Protein ve sağlıklı yağlar, insülin duyarlılığını artırarak kan şekerini daha iyi yönetmeye yardımcı olur.
- Düşük glisemik indeksli gıdalar, ani şeker dalgalanmalarını önler.
2. Düzenli Egzersiz
- Haftada en az 150 dakika orta seviyede egzersiz (yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi) yapmak, insülin direncini kırmada etkilidir.
- Ağırlık çalışmaları ve kas geliştirme egzersizleri, vücudun insülin kullanımını iyileştirir.
3. Kilo Kontrolü
- Fazla kilolar, insülin direncini artırarak diyabetin ilerlemesine neden olabilir. %5-10 oranında kilo kaybı bile diyabet kontrolüne yardımcı olabilir.
4. Stres Yönetimi
- Stres, kortizol seviyelerini yükselterek kan şekerinin artmasına neden olabilir. Yoga, meditasyon ve nefes egzersizleri ile stres yönetimi sağlanmalıdır.
5. Uyku Düzeni
- Uyku düzensizliği, insülin direncini artırabilir. Geceleri en az 7-8 saat uyumak, hormon dengesini sağlamak için önemlidir.
İlaçsız tedavi yöntemi erken evre tip 2 diyabet hastalarında etkili olabilir. Ancak tip 1 diyabet hastaları için insülin kullanımı kaçınılmazdır. Diyabeti ilaçsız kontrol etmek isteyen bireylerin mutlaka düzenli doktor kontrollerine devam etmesi gerekmektedir.
Şeker Hastalığından Korunmak için Neler Yapılmalı?
Diyabet, özellikle tip 2 diyabet, büyük oranda önlenebilir bir hastalıktır. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanarak şeker hastalığından korunmak mümkündür.
Şeker Hastalığından Korunma Yolları
1. Dengeli ve Sağlıklı Beslenme
- Rafine şeker ve işlenmiş gıdalardan kaçınılmalı
- Tam tahıllar, sebzeler, meyveler ve protein açısından zengin besinler tüketilmeli
- Düşük glisemik indeksli gıdalar tercih edilmeli
- Günlük su tüketimi artırılmalı
2. Düzenli Egzersiz Yapmak
- Haftada en az 3-4 gün 30-45 dakika yürüyüş veya spor yapmak
- Hareketsiz yaşam tarzından kaçınmak
- Kas kütlesini artıran egzersizlerle insülin duyarlılığını artırmak
3. Kilo Kontrolünü Sağlamak
- Obezite, diyabetin en büyük risk faktörlerinden biridir. Vücut kitle indeksini (VKİ) normal seviyede tutmak diyabetten korunmada kritik rol oynar.
4. Stresten Kaçınmak
- Stres, kan şekerini yükseltebilir. Meditasyon, yoga ve hobilerle stres yönetimi sağlanmalıdır.
5. Düzenli Sağlık Kontrolleri
- Kan şekeri testleri yaptırarak diyabet riski erken tespit edilmelidir.
- Ailede diyabet öyküsü olan bireylerin daha dikkatli olması gerekmektedir.
Diyabetten korunmak için sağlıklı yaşam tarzı değişiklikleri yapmak, hastalığın ortaya çıkma riskini büyük oranda azaltır.
Çocuklarda Şeker Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Çocuklarda diyabet, genellikle tip 1 diyabet olarak görülse de, son yıllarda çocukluk çağı obezitesinin artmasıyla tip 2 diyabet de yaygınlaşmıştır.
Çocuklarda Şeker Hastalığının Belirtileri
1. Sık İdrara Çıkma
- Çocuk sık sık tuvalete gidiyorsa ve özellikle geceleri altını ıslatma sorunu yaşıyorsa, bu diyabet belirtisi olabilir.
2. Aşırı Susuzluk
- Çocuklar sürekli su içme ihtiyacı duyuyorsa ve ağız kuruluğundan şikayet ediyorsa kan şekeri seviyeleri kontrol edilmelidir.
3. Ani Kilo Kaybı
- İnsülin eksikliği nedeniyle vücut enerji üretemez ve yağları yakmaya başlar, bu da kilo kaybına yol açar.
4. Sürekli Yorgunluk ve Halsizlik
- Çocuklar oyun oynamakta zorlanıyor, sürekli halsizlik ve enerji düşüklüğü yaşıyorsa diyabet riski olabilir.
5. Açlık Hissi ve Aşırı Yemek Yeme
- Diyabetli çocuklar sık acıkır ve fazla yemek yeme isteği duyarlar.
6. Cilt Enfeksiyonları ve Yaraların Geç İyileşmesi
- Diyabet, bağışıklık sistemini zayıflatır. Çocuklarda sık sık mantar enfeksiyonları, ciltte döküntüler ve yaraların geç iyileşmesi görülebilir.
7. Görme Problemleri
- Kan şekerinin yükselmesi gözlerde bulanık görmeye neden olabilir.
Çocuklarda Diyabet Teşhisi ve Tedavisi
Çocuğunuzda yukarıdaki belirtilerden birkaçını gözlemliyorsanız, vakit kaybetmeden bir doktora başvurmalısınız. Çocuklarda diyabet genellikle kan şekeri testleri ve OGTT testi ile teşhis edilir.
Çocuklarda tip 1 diyabet tedavisi insülin enjeksiyonları ile yapılırken, tip 2 diyabet tedavisinde ise yaşam tarzı değişiklikleri büyük önem taşır.
Sonuç olarak, diyabet çocuklarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabilecek bir hastalıktır. Erken teşhis ve doğru tedavi ile çocukların sağlıklı bir yaşam sürmeleri mümkündür.
Diyabet, ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen kronik bir hastalıktır. Deneysel diyabet modelleri, bilim insanlarının bu hastalığı daha iyi anlamasına ve tedavi yöntemleri geliştirmesine yardımcı olmaktadır. Diyabetten korunmak için düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, sigarayı bırakmak, kan basıncını kontrol altında tutmak ve ideal kiloyu korumak büyük önem taşır.
Sağlıklı yaşam alışkanlıkları benimseyerek diyabet riskinizi azaltabilir ve uzun vadede daha sağlıklı bir yaşam sürebilirsiniz. 🚀